Translate

Friday, April 11, 2014

Saturday, March 29, 2014

Among & Between Konusu

 AMONG & BETWEEN
1-  Between: Arasında
İki veya daha fazla kişiyi/bir şeyi ayırırken kullanırız.
She was standing between Jane and Sam.
( O Jane ve Sam 'in arasında dikiliyor.)


2- Among: Arasında, arasına
Bir grup, kalabalık , insanların çok olduğu yerde onları ayıırmadan nerde olduğunu belirtmek için kullanırız.
She was standing among a crowd of children.
( O çocuk kalabalağın arasında dikiliyor.)




3- 'Between' kelimesi iki tarafı olan şeylerde yada bir grup şeylerde bir durum belirtirken kullanırız.
 a little valley between high mountains.
( Yüksek dağların arasında bir küçük vadi.)
I saw something between the wheels of the car. 
( Araba tekerleklerin arasında bir şey gördüm.)

4- 'Divide between' ( arasında bölmek) ve 'share between' arasında paylaşmak kelimelerini tekil isimlerden önce, çoğul isimlerden önce 
'between' yada 'among' kullanırız.
He divided his money between his wife and his son.
( Parasını karısı ve oğlu arasında böldü-ayırdı.)
I shared the cake between/among my relatives.
( Keki akrabalarım arasında paylaştım.)

Thursday, March 27, 2014

Used to Konusu

USED TO

1- Used to + infinitive ( Mastar eki)
Bu kalıp; geçmiş yapılan eylemleri, alışkanları belirtirken kullanırız. Şimdi, şu an yapılan eylemlerde kullanılmaz.
I used to smoke but I've stopped.
( Sigara içerdim ( Eskiden, geçmiş zaman) ama şimdi bıraktım.
She used to be very shy.
( O çok utangaçtı. ( ama şimdi değil))
Did you use to play tennis ? 
( Tenis oynar mıydın?) 
I didn't use to like opera but now I do.
( Opera sevmezdim ama şimdi severim.)

2- Resim durumda, 'used to' kalıbı soru yaparken 'did' kullanılmaz.
Ayrıca olumsuz durumda da 'didn't' eki gelmez.
Did you use to play football at school ? ( Informal)
Used you to play football at school ? ( Formal) Resmi olan
( İkisinin anlamı : Okulda futbol oynar mıydın?
I didn't use to go to club but i do anymore. ( Resmi olmayan)
I used not to go to club but i do anymore. ( Resmi olan)
( Klübe gitmezdim ama artık şimdi gidiyorum.)

3- 'Used to' kalıbını bir yerde geçirelen zaman ve yapılan işin sıklığını belirtirken kullanmayız.

Tuesday, March 25, 2014

Modal Auxiliaries And Similar Expressions

Modal Auxiliaries And Similar Expressions


AÇIKLAMA
 1-(A) Can :  Yapılabilirlik ve kibar soru sorarken
I can sing. ( Şarkı söyleyebilirim.)
Can you please help me? ( Lütfen, yardım eder misiniz ?)

2-(B) Could : Geçmişte yapılabilirlik ve daha kibar sorularda
I couldn't go to class yesterday. ( Dün sınıfa gidemedim.)
Could you please help me? ( Lütfen, bana yardım eder misiniz?)

3-(C) May : Olasılık ve daha kibar sorularda ( Resmi, yabancılara)
 It may rain tomorrow. ( Yarın yağmur yağabilir.)
May I help you ? ( Sana yardımcı olabilir miyim? 

4-(D) Might : Düşük olasılıklı cümlelerde
It might rain tomorrow. ( Yarın yağmur yağabilir.)

5-(E) Must: Gereklilik bildiren cümle ve sorularda kullanılır.
You must have a passport. ( Bir pasaport almalısın.)

6-(F) Should : Öneri bildiren cümle ve sorularda kullanılır.
You should see a doctor. ( Bir doktora görünmelisin.)

7-(G) Will : Gelecekte olacak bir olay için kullanılır.
My sister will meet us at the airport. ( Kız kardeşim bizimle havaalanında buluşacak.)

8-(H) Would : Kibar soru ve isteklerde kullanılır.
Would you please open the door ? ( Lütfen, kapıyı açar mısınız? )

9-(I) Be able to : Yapılabilir, yeterlilik, yetenek
I wasn't able to attend the meeting. ( Toplantıda hazır bulunamadım.)

10-(J) Be going to : Gelecekte olacak bir olay için ( Belirlenen, önceden planlanan)
Tina is going to meet us at the airport. ( Tina bizimle havaalanında buluşacak.)

11-(K) Has/Have to : Yapılması zorunlu olan durumlarda kullanır.
I have to study tonight. ( Bu gece çalışmak zorundayım.)
She has to drive carefully. ( Dikkatlice sürmek zorunda.)

12-(L) Had to : Geçmiş yapılması gereken, zorunlu bir durum için
I had to study last night too. ( Dün gece de çalışmak zorundayım.)

Monday, March 24, 2014

First Conditional Konusu

FIRST CONDITIONAL ( BİRİNCİ ŞART KİPİ)

1- Form ( Şekli-Biçimi) :
    If + present tense + future with will
    Future with will    + if + present tense

If we run , we'll catch the bus. ( We'll = We will)
( Eğer koşarsak, otobüsü yakalacağız.)
We'll catch the bus if we run.
( Otobüsü yakalacağız eğer koşarsak. )

* If ile başlayan cümle  başta olursa virgül gelir, if ile başlayan
cümle ikinci cümle olarak kullanılırsa virgül gelmez.
If she doesn't water the flowers, they'll die.
( Eğer çiçekleri sulamazsa, onlar ölür.)
If he doesn't work, he won't get paid.
( Eğer çalışmazsa, para alamayacak.)

Exclamations ( Ünlemler) Konusu

EXCLAMATIONS ( ÜNLEMLER)

1- 'How' kelimesiyle ( Oldukça resmi)
 how+adjective ( sıfat)
  Strawberries! How nice!   
( Çilekler! Ne kadar hoş! )

how+adjective/adverb(zarf)+subject(özne)+verb(fiil)
How cold it is! ( NOT- How it is cold)
( Ne kadar soğuk hava)
How beautifully you sing!  ( NOT- How you sing beautifully)
( Nasıl güzel şekilde şarkı söylüyorsun!)

how+subject+verb
How you've grown!
( Nasıl büyüdün! )

2- 'What' kelimesiyle
What a/an+adjective+singular countable noun(tekil sayılayan isim)
What a naughty boy! (NOT- What naughty boy)
( Ne yaramaz bir çocuk!)
What a nice skirt! ( NOT- What nice dress)
( Ne hoş bir etek!)
What a surprise!
( Ne sürpriz ama!)

What+adjective+uncountable/plural noun(sayılamayan/çoğul isim)
What beautiful weather! ( NOT- What a beautiful weather)
( Ne güzel hava!)
What lovely flowers!
( Ne hoş çiçekler!)

3- Olumsuz sorularla
Isn't the weather nice! 
( Hava güzel değil mi!)
Hasn't she grown! 
( Büyümedi mi o! )





Sunday, March 23, 2014

Either..... or..... Konusu

EITHER ... OR ... (  YA ... YA... )

* 'Either ... or ...' kalıbını iki olası durum hakkında bir seçim yaparken kullanırız. Bazen ikiden fazla durum da olabilir.

You can either have coffee or tea.
( Ya kahve alabilirsin ya çay alabilirsin.)
Either you leave this house or I'll call the police.
( Ya bu evi terk edersin ya da polis çağırırım.)
You can either come with me now or walk home.
( Ya şimdi benimle gelebilirsin ya eve yürürsün.)
If you want ice cream, you can have either lemon, coffee or vanilla
( Dondurma istiyorsan, ya limon ya kahve ya vanilya alabilirsin.)

Friday, March 21, 2014

Almost ve Nearly Konusu

ALMOST & NEARLY

Almost: Hemen hemen, az kalsın, nerdeyse, az daha
Nearly : Nerdeyse, hemen hemen, yakından

* Almost ve nearly arasında pek bir farklılık yoktur. Bu iki kelimeyi
sık sık aynı anlamda kullanabiliriz.
 I've nearly finished.                     I've almost finished.
İkisinin de anlamı : ( Nerdeyse- Hemen hemen bitirdim.)

* Bazen almost kelimesi nearly kelimesinden daha yakın anlam ifade ediyor. Aşağıdaki resimden bakabiliriz.


2- Genelde nearly kelimesini olumsuz cümlelerde 
(nobody, never, no one, nothing, nowhere, no) birlikte kullanmayız.
Onun yerine almost kelimesini yada hardly ( hemen hemen, güç bela ) ever, anybody kelimeleriyle kullanırız.
almost never  (Not- nearly never)  hardly ever
almost nobody                                hardly anybody
almost no money                            hardly any money

Thursday, March 20, 2014

Feel Konusu

                      FEEL

* 'Feel'  kelimesinin birkaç anlamı vardır:
 1- Bir şeye dokunmak.
  Feel the car seat. It's wet.
 ( Araba koltuğuna dokun. O ıslaktır.)
  * Devam eden zamanda kullanımı vardır.
     I'm feeling the shirts to see if they are dry
   ( Gömlekleri elliyorum eğer onların kuru olduğunu anlamak için.)

2- Fiziksel bir his ( duyum) almak için.
  I suddenly felt something on my head. ( Felt= Feel'in Geçmiş hali)
  ( Aniden başımda bir şey hissettim.)
  I can feel something biting me!
 ( Bir şeyin beni ısırdığını hissedebiliyorum.)

3- Düşünmek, bir fikiri-düşüncesi olmak
I feel that you're in trouble. ( Not I'm feeling... )
( Bence, düşünüyorum ki , başın belada.)

4- Hissetmek
  I feel fine. ( İyi hissederim.)
  I'm feeling fine. ( İyi hissediyorum.)
 Do you feel happy ? ( Mutlu hissediyor musun)
How are you feeling? ( Nasıl hissediyorsun)

Country Konusu

COUNTRY ( ÜLKE, VATAN, KIRSAL ALAN)

1- Country ( Sayılabilen) = Ülke, millet, vatan
   Mexico is a hot country.
  ( Meksika sıcak bir ülkedir.)
    Spain is the country I know best.
  ( İspanya en iyi bildiğim ülkedir.)
   How many countries are there in Asia?
  ( Asya'da kaç tane ülke vardır?)

2- Country ( Sayılamayan) = Açık arazi, kırsal alan 
 Bu anlamda sayılamayan olduğu için 'a country' yada 'countries' diyemeyiz.
 My parents live in the country near Bursa.
( Annem ve babam Bursa yakında bir kırsal alanda (mezra) yaşar.
Would you rather live in the town or the country?
( Kasabada mı yada kırsal alanda mı yaşamayı tercih edersin?

be about to Konusu

   BE ABOUT TO ( ÜZERE OLMAK)

* be+about to+ infinitive-master eki
 Don't go out now, we're about to have dinner.
( Şimdi dışarı gitme, akşam yemeği yeme üzeriyiz.)
I was about to go to bed when the phone rang.
( Telefon çaldığında yatağa gitmek üzerindeydim.)
Why did you stop me ? I was about to fight with him.
( Beni neden durdurdun?  Onunla kavga etmek üzerindeydim.)

Wednesday, March 19, 2014

Passive Verb Forms Konusu

 PASSIVE VERB FORMS ( PASİF,EDİLGEN FİİL ŞEKİLLERİ)

     Zaman                              Yapı

1-Simple Present                       am/is/are+ pp( Fiilin üçüncü hali)
2-Present Progressive               am/is/are+being+pp
3-Simple Past                            was/were+pp
4-Past Progressive                    was/were+being+pp
5-Present Perfect                      has/have been+pp
6-Past Perfect                           had been+pp
7-Future                                    will be+pp
8-Future perfect                        will have been+pp
9-'going to'                                 going to be+pp

                              ÖRNEKLER 
 1- English is spoken all over the world.
     (İngilizce bütün dünyada konuşulur.)
2- My house is being painted at the moment.
   ( Evim şu an boyanıyor.)
3- This cake was made by my girlfriend.
    ( Bu kek kız arkadaşım tarafından yapıldı.)
4-  I felt as if I was being watched.
     ( İzleniyordum gibi hissettim.)
5- The best whiskies have been made in Scotland.
    ( En iyi viskiiler İskoçya'da yapılmaktadır. ( Halen yapılır)
6-  I don't know why I had been chosen.
   ( Neden seçildiğimi bilmiyorum.) 
 7- She will be loved if she wouldn't abandon him.
   ( Onu terk etmeseydi, sevilecekti.)
8-  These works will have been finished by next Friday.
     ( Bu işler gelecek Cuma'ya kadar bitirilmiş olacak.)
9-  Who's going to be invited ?
     ( Kim davet edilecekti


Neither ... Nor... Konusu

NEITHER .... NOR .... ( NE... NE DE)

* Bu kalıbı iki olumsuz fikiri birleştirmede kullanırız.
Neither Sam nor John was at home.
( Ne Sam ne de John evdeydi ( Evde değildiler.))
I neither smoke nor drink.
( Ne sigara içerim ne de içki içerim.) ( İkisini de içmem anlamında)
The film was neither well made nor well acted.
( Film ne iyi yapılmış ne de iyi oynanmış.)

*Resmi olmayan yazışmalarda neither nor kalıbından sonra çoğul fiilini kullanabiliriz.
Neither Sam nor John were at home.
 ( Ne Sam ne de John evdeydi ( Evde değildiler.))

Tuesday, March 18, 2014

Ask ( İstemek, Sormak,Davet etmek) Konusu

ASK

1- Ask for : Dilemek, istemek
    Ask       : Birisine bir şey sormak

Don't ask me for money. ( Not- Don't ask me money)
( Benden para istemeyin.)
Don't ask me my name.  ( Not- Don't ask me for my name.)
( Bana adımı sormayın)
Ask for the menu ( Menüyu istemek)
Ask the price. ( Fiyatı sormak)

2-  İki özne olduğu zaman,dolayı özne(kişi) edat olmadan önce gelir.
I'll ask that man the post office. ( I'll ask the post office to that man)
( Bu adama postaneyi soracağım.)

3- 'Ask' dolaylı yada doğrudan özneyle kullanırız.
Ask him, Ask his name.

4- Ask+ mastar eki
I asked to go to park.
( Parka gitmek istedim.)
  Ask+ Özne+ mastar eki
 I asked Jane to go to park.
( Jane'e parka gitmemizi istedim.)




Monday, March 17, 2014

Close and Shut Konusu

CLOSE AND SHUT

1- 'Close' ve 'shut' genelde aynı anlamda kullanılır.
Open your heart and close/shut your eyes.
( Kalbini aç ve gözlerini kapa.)
I can't close/shut the window. Could you help me ?
( Pencereyi kapatamıyorum. Bana yardım edebilir misin?

* 'Close' ve 'shut' sıfat olarak da kullanılır.
The library is closed/shut on Mondays.
( Kütüphane pazartesileri kapalıdır.)

*'Shut' genelde isimden önce kullanılmaz.
a closed gate  ( Not- a shut gate)
closed eyes     ( Not- shut eyes.)

2- 'Close' genelde yavaş aktivitelerde ve daha çok genel durumlarda kullanmayı tercih ederiz.
As we watched , she closed her eyes for the last time.
( İzlediğimizde, o gözlerini son kez kapattı.)
Shut your mouth!
(Kapa çeneni)


Sunday, March 16, 2014

Begin and Start Konusu

 BEGIN AND START

1- 'Begin' ve 'start' arasından hiç farklılık yoktur ama kullanım alanları farklı olabiliyor.
 I started/began teaching when I was twenty-five.
( 25 yaşımdayken öğretmeye başladım.)
If Jane doesn't come soon, let's start/begin without her.
( Eğer Jane yakında gelmezse, onunsuz başlayalım.)

* Genelde 'start' kelimesini düzenli aktivitelerden konuşurken ve durmak ve başlamak eylemlerinde kullanırız.
 It's starting to rain.
( Yağmur yağmaya başlıyor.)
What time do you start teaching tomorrow morning?
( Yarın sabah ne zaman öğretmeye başlarsın ?

* Biz 'begin' kelimesini uzun, yavaş aktivitelerde ve daha çok resmi durumlarda kullanırız.
I began to realize that there was something wrong.
( Fark etmeye başladım ki bir şey yanlış gidiyordu.)
We will begin the meeting with a message from the President.
( Biz toplantıya Başbakan'dan bir mesaj ile başlayacağız.)

2- Start ( ama begin değil) aşağıdaki anlamlara gelir. 
  • start a journey ( yolculuğa başlamak) 
  • start working ( for machines) Makineleri çalışmaya başlaması
  • make machines start ( Makineleri başlatmak için)
The car won't start.  ( Araba çalışmayaacak)
How do you start the washing machine? 
( Bulaşık makinesini nasıl çalıştırıyorsun?)
I think we should start at seven while the roads are empty.
( Bence yollar boşken 7'de hareket etmeliyiz.)


 

Saturday, March 15, 2014

Had better Kalıbı Kullanımı

 HAD BETTER

1- Biz 'had better' kalıbını öğüt verirken yada insanlara ne yapması gerektiğini söylerken kullanırız. Anlamı şimdiki zaman yada gelecek zaman içindir ve geçmiş zaman anlamına gelmez. 'had better' kalbını kullandıktan sonra mastar eki 'to' olmadan gelir.

It's late you'd better hurry up. ( You'd = you had) burdaki kullanımı)
( Geç oldu ,acele etsen iyi olur.)
(Not .... You had better hurrying to hurry up)

* Olumsuz durumda had better not + master eki kullanırız.
You'd better not wake me up when you come in.
( Geldiğin zaman beni uyandırmasan iyi olur.)
(Not You hadn't better wake me........... )

* Kendimize ne yapılması gerektiğini söylerken kullanırız.
It's seven o'clock. I'd better put the meat in the oven.
( Saat yedi oldu. Eti fırına koysam iyi olur.)

2- Biz kibar isteklerde 'had better' kalıbını kullanmayız.
Could you help me if you've got time? 
( Zamanın varsa yardım edebilir misin? )
(Not You'd better help me)Bu bir emir anlamına gelir ve kullanılmaz
 

Friday, March 14, 2014

Infinitive : negative,progressive, perfect, passive

Infinitive : Negative-Progressive-Perfect-Passive

1- Negatif mastar eki : ( not + mastar eki)
 Try not to be late.  ( Not ... to not to be late.)
( Geç kalmamaya çalış.)
I decided not to study medicine. ( Not ... to not study.....)
( Tıp okumamaya karar verdi.)

2- Progressive ( İlerleyen, artan) mastar eki :  ( to be + .... ing)
It's nice to be sitting here with you.
( Burda seninle oturmak güzel.)
This time tomorrow I'll be lying on the beach.
( Yarın bu zaman plajda uzanıyor olacağım.)

3- Perfect mastar eki : ( to have + past participle)
It's very nice to have finished work.
( İşi bitirmek çok hoş- güzel.)
Alice said  she was sorry to have missed you.
( Alice dedi ki ; seni kaybettiği için üzgünmüş.)

4- Passive ( Edilgen) mastar eki : ( (to) be + past participle)
There's a lot of work to be done.
( Yapılması gereken bir sürü iş var.)
She ought to be told about this case.
( Bu durum hakkında ona söylenmeli.)

(a) few and (a) Little Kullanımı ( Bir kaç, biraz, az )

   (A) FEW - (A) LITTLE

1-Biz 'few' kelimesini çoğul isimlerle kullanırız ve 'little' kelimesini sayılamayan tekil isimlerle kullanırız.
  Few politicians are really honest.
  ( Gerçekten çok az politikacı dürüst.)
    I have little interest in politics.
      ( Siyasete çok az ilgim var.)

2- Few ve little genellikle olumsuz anlamlı cümlelerde kullanılır.
A few ve a little genelde olumsuz cümlelerde kullanılır ve biraz anlamına gelir.
Her ideas are very difficult and few people understand them.
( Onun fikirleri çok zor ve çok az insan onları anlar.)
Her ideas are very difficult and a few people understand them.
(Onun fikirleri çok zor ve bazı insan onları anlar.)

 Cactuses need little water. 
( Kaktüslerin çok az suya ihtiyacı vardır.) 
Give the roses a little water everyday.
( Güllere her gün biraz su ver.)

3- Few and little ( a olmadan) oldukça resmidir. Konuşmalarda biz
'not many, not much, only a few, only a little' kelimlerini kullanırız.
Only a few people speak foreign language perfectly.
( Sadece bir kaç insan yabancı dili mükemmel bir şekilde konuşur.)
Come on! We haven't got much time.
( Haydi! Fazla zamanımız yok.)
 

Wednesday, March 12, 2014

If only ( Keşke) Konu Anlatımı

 IF ONLY

'If only ' ( Keşke) kelimesini, bir şeylerin farklı olmasını isterken kullanırız. Bunun yanında if only kelimesine benzeyen 'I wish' kalıbı da kullanılır. 'If only' kalıbının kullanıldığı durumlar:

* Geçmişe yönelik tutumlar
If only I knew more people ( Keşke daha fazla insan tanısaydım.)
If only I was better looking ( Keşke daha iyi görünseydim.)

Not: Resim durumda 'was' yerine 'were' kullanılır.
If only I were better looking. ( Keşke daha iyi görünseydim.)

* Geleceğe yönelik niyet belirtmek için
If only It would stop rainning. ( Keşke yağmur dursa.)
If only somebody would smile. ( Keşke birisi gülümsese.)

* Daha geçmiş bir durumdan söz etmek için ( past perfect) - had+past participle.

If only she hadn't told the police,everything would have been all right.
( Keşke, o polise anlatmasaydı, her şey daha iyi olurdu.)

Sunday, March 9, 2014

Instead of ( -in yerine, -ecek yerde, -eceğine)

Instead of ( -in yerine, -ecek yerde, -eceğine)

* Instead of 'dan sonra bir isim veya -ing eki alan fiiller gelir .

Örnek: Would you like to take a taxi instead of a bus ?
            ( Otobüs yerine, taksiye binmek ister misiniz?
            Would you like to take a taxi instead of going by bus?
            Not: instead to go by bus. bu kullanım yanlıştır.
            ( Otobüsle gitmek yerine , taksiye binmek ister misiniz?

He came here instead
(Oraya gideceğine buraya geldi.)

Saturday, March 8, 2014

Letter ( Mektup) Writing A Letter ( Mektup Yazma)

Letter ( Mektup) Writing A Letter ( Mektup Yazma)

   İngilizce mektup yazma kuralları:
 1-Adresi sağ üst köşeye  ilk olarak ev numarası sonra cadde ismi sonrasında şehir veya kasaba ismi... şeklinde devam eder.
 İsminizi adres kısmının üstüne yazmayın!
2-Tarihi adresin altına yazın. Örnek 17 Mayıs 1989 gibi.
3-Bir iş mektubunda mektup, sol taraftan yazdığımız şekilde başlar.
4- Mektuba 'Dear' ve isim şeklinde sayfanın solundan başlayın.
5-Altına boşluk bırakın ve yazmaya soldan başlayın. Her paragraf arasında bir boşluk bırakın ve her paragrafa soldan başlayın.
6-'Dear Sir' yada 'Dear Madam' ile başlıyorsanız son cümlede
'Yours faithfully'... ile bitirin. Eğer  mektuba kişin ismiyle başlıyor-
sanız 'Dear Esra' mektubun sonunda ' Yours sincerely yada Yours'
ile bitirin. Arkadaş mektuplarında 'Dear' ile başladıktan sonra sonunda 'Love'  kelimesiyle bitirilebilir.
7-Zarfın üstünde ilk önce adınızı ve sonra soyadınızı yazın.
İlk ismi tam yazabilirsiniz. ( Ms. Jane Foster)
Başlıklar 'Mr. Ms. Mrs' genelde eklenerek yazılır.

MEKTUP ÖRNEĞİ

* Resmi mektup
25 Gregor Road
                                                                                   Athens 
                                                                                   Georgia
                                                                                    XY7 US
                                                                                   22 March 1998
     The Secretary
     Hall School of Design
     44 Henry Street
     Boston
     X3 3GH

     Dear Madam

       I should be grateful if you would send me information about the regulations for admission to the River School of Design. Could you also tell me whether the School arranges accommodation for students?

Yours faithfully

Signature

John Coach

ZARFTA
                                                                                                                                 
                (STAMP) PUL YERİ
                                         
                                            The Secretary
                             Hall School of Design
                             44 Henry Street
                             Boston
                              X3 3GH

*Resmi olmayan mektup

                                                                                   35 Blue Street
                                                                                   Rome
                                                                                   5JK V92
                                                                                  15 June 1990

      Dear Alice

   Thanks a lot for the weekend. I had a blast with you. Can I come again? I'd like to do those things together again.

    Jone and  I were talking about the holidays. We thought it might be nice to go camping in France for a couple of weeks. Are you interested?  Let me know if you want to join us. We'll arrange the date soon.

   See you soon, I hope. Thanks again.

    Yours

     Ryan

 Zarf kısmı resmi mektupta olduğu gibi aynıdır.

 


Last- The Last Arasındaki Fark

Last- The Last Arasındaki Fark

Last'ın birinci anlamı: Son, geçen, evvelki, son olarak, en son
İkinci anlamı : Sürmek, devam etmek, dayanmak, yetmek

Last week ( geçen hafta) , last month ( geçen ay) geçmiş olan bir durumu belirtirken kullanıyoruz.

 I had a cold last week. ( Geçen hafta üşüttüm (soğuk algınlığı).)
( Bu günden itibaren olan yedi gün önceki olayı ifade ediyor.)
We've lived here for the last year. ( Geçen seneye kadar burda yaşadık.)

Resimde anlatıldığı gibi, ilk olanda  geçen hafta soğuk algınlığı olduğunu belirtirken,ikincisinde geçen haftaya kadar soğuk algınlığı olduğunu ifade ediyor.

Aşağıdaki linkte konunun sesli anlatımını bulabilirsiniz.
 

Friday, March 7, 2014

In Spite Of (-e Rağmen, -e Karşın)

 In Spite Of (-e Rağmen, -e Karşın)

* In spite of bir edattır.
In spite of + isim  = Although + cümle

 Örnek :We went out in spite of the rain.
                (Yağmura rağmen dışarı çıktık.)
            =We went out although it was rainning.
              (Yağmur yağdığı halde dışarı çıktık.)
              She understood him in spite of his accent.
             ( Onun aksanına rağmen kız onu anladı.) 
            =She understood him although he had a strong accent.
             ( O güçlü bir aksanı olduğu halde kız onu anladı.)

*In spite of  because of ( -den dolayı, yüzünden) karşı anlamlısıdır.

Örnek : He passed the exam because of his good teachers.
            ( O, iyi öğretmenlerinden dolayı sınavı geçti.)
          = He passed the exam in spite of his bad teachers.
            ( O, kötü öğretmenlerine rağmen sınavı geçti.)
 
     Aşağıdaki linkte konunun sesli anlatımı vardır.
                   


Be used to - Get used to Kullanımı

BE USED TO - GET USED TO (ALIŞKIN OLMAK, ALIŞMAK)

* be used to
I'm used to getting up at 6 a.m. everyday. ( be used to+ fiil+ing)
( Her gün saat altıda kalkmaya alıştım.)
Bu örnekte be used to kalıbından sonra 'get' fiiline -ing eki geliyor.
I'm used to the noise of the traffic. ( be used to+ isim)
( Trafiğin gürültüsüne alışkınım.) 
Bu örnekte be used to kalıbından sonra isim geldiği için -ing yoktur.

* get used to
I'm getting used to working at night. ( get used to+ fiil+ing)
(Geceleyin çalışmaya alışıyorum.)
Bu örnekte get used to kalıbından sonra fiil 'work' ekine -ing geldi.
I'll never get used to this situation.
( Asla bu duruma alışamayacağım.)
Bu örnekte get used to kalıbından sonra isim geldiği için -ing yoktur.
Aşağıdaki linkte bu konun sesli anlatımını bulabilirsiniz.


As much as - As many as Kullanımı

AS MUCH AS - AS MANY AS ( KADAR)

*As much ...... as tekil isimlerde

Örnek: I bought as much chocolate as I could.
( Alabildiğim kadar çikolata satın aldım.)
 I haven't got as much luck as you.
   ( Senin kadar şansım yok.)
I hate almond as much as  I hate ginger.
( Bademden zencefilden nefret ettiğim kadar nefret ediyorum.)
We need as much help as possible.
( Olabildiğince yardıma ihtiyacımız var.)

*As many..... as çoğul isimlerde

Örnek: There aren't as many parks in Paris as in London.
                  ( Paris'te Londra olduğu kadar park yeri yok.)
I didn't see as many films as you did.
( Senin film izlediğin kadar film izlemedim.)
I invited as many friends as possible.
( Olabildiği kadar arkadaş davet ettim.)

Aşağıdaki linkte konun sesli anlatımı dinleyebilirsiniz.
http://vocaroo.com/i/s1u2gm2xRI5Z

Thursday, March 6, 2014

'Hope' Konusu

                   HOPE (ÜMİT ETMEK, UMMAK,ÜMİT)

* 'I hope' ( Ümit ederim) kelimesinden sonra gelecek anlamda kullanmak için şimdiki zamanı kullanırız.

Örnek:  I hope she likes (=will like) the flowers.
( Umarım çiçekleri sever ( sevecek)).
I hope the bus comes soon.
( Ümit ederim otobüs yakında gelecek.)

* Olumsuz cümlelerde 'not' kelimesi 'hope' dan sonraki kelimedeki fiile gelir.

Örnek: I hope she doesn't wake up.
            ( Umarım o uyanmaz.)
Not: ( I don't hope she wakes up) bu kullanım yanlıştır.

* ' I was hoping' kelimesini kibar istek belirtirken kullanırız.

Örnek: I was hoping you could lend me some money.
(Bana biraz ödünç para verebileceğini umuyordum.)

*' I had hoped' umutlar hakkında konuşurken olmamış yada olacak şeyin olmadığını fark ederken kullanırız.

Örnek: I had hoped that Jen would become a doctor, but she wasn't good enough at science.
( Jen'in doktor olacağına inanmıştım ama o bilimde yeteri kadar iyi değilmiş.)

I hope so  = İnşallah, umarım öyle olur.
Hopefully = Ümitle, inşallah.
Hope for the best =  Hayırlısı demek
Hopeful = Ümitli, ümit verici.
Hopeless = Ümitsiz, ümit vermeyen.

Aşığıdaki linkte konunun sesli anlatımını bulabilirsiniz.
http://vocaroo.com/i/s0rfzFwJ6vp3

All and Whole arasındaki fark

All and Whole Arasındaki Fark

* All+ Belirtme eki + İsim

Örnek:  Kaan spent all the summer at home. 
            (Kaan bütün yazı evde geçirdi.)
                   Jane wasted all the lesson.
                 ( Jane bütün dersini boşa harcadı.)
She drank all the milk. Not: the whole milk Sayılamayanlarda 'whole' kullanılmaz.
(Bütün sütü içti.)
All my life  ( Bütün hayatım)

* Belirtme eki + Whole + İsim

Örnek: Kaan spent the whole summer at home.,
                 (Kaan bütün yazı evde geçirdi.)
            Jane wasted the whole lesson.
           ( Jane bütün dersini boşa harcadı.)
My whole life ( Benim bütün hayatım.) 
I've just read the whole of 'War&Peace)
( Savaş ve Barış'ın hepsini okudum.)